Alakır Nehri'ndeki hukuksuzluğa karşı


Ziyaretçi

/ #11 ALAKIR ÇAYI ve HUKUKİ SÜREÇ

2013-02-22 11:11

KAynak: http://www.alakirkurce.com/index.php/alakir-cayi-ve-hukuki-suerec

ALAKIR ÇAYI ve HUKUKİ SÜREÇ

- Kendilerine “ Alakır Nehri Kardeşliği” denilen bir grup tarafından , internet blogları üzerinden şirketimize 3 yıldır hakaretli ifadelerle saldırılar yapılmaktadır. Bu durum , kendilerine , kendi internet sayfalarından insani bir çerçevede tekzip niteliğinde bildirilmiştir.

Ancak ,onlar bu yazılarımızı silerek , ifadelerimiz değiştirerek bizleri saldırgan göstermişlerdir. Projenin başlangıcından beri şirketimizin , kendileri ile ilgili hiçbir çirkin beyanı veya tehditi olmamıştır. Onların her gün ısrarla yazdıkları gibi şirketimiz “ kanlı , şirret, iblis , kapitalist” bir yapısı yoktur. Patronundan , işçisine aynı standarlarda yaşayan , parayı ve sermameyi değil , istihdama önem veren , iştiraklerinde 1200 personel çalıştıran bu surette binlerce kişilik nüfusun geçimini sağlayan müteşebbis bir anlayışla hareket eden bir şirkettir.

“ Alakır nehri kardeşliği” şehir yaşamında vazgeçerek doğada yaşayan bir gruptur. Basın aracılığı ile bu yaşam tarzı şehirde yaşayan insanlar için adeta “ütopik bir model” in gerçekleşmesi olarak algılanmıştır. Ancak , bu grup, basın ve toplumun bu ilgisini istismar etmektedir.

Bilinmelidir ki , dünyada yaşayan herkes, bu doğal yaşayan çift gibi yaşamaya kalksa bugün doğal yaşam kalmazdı. İnsan nüfusunun doğal hayat ile bir arada yaşamasına imkan sağlayan tek unsur nüfusun toplandığı şehirlerdir. Şehirlerde , kaynaklar , atıklar toplu ve bir arada, dağıtılır/değerlendirilir.

Alakır çayında başka bir şirket tarafından su şişeleme tesisi yapılmıştır. “Suyu şişeleyerek şehirde satan bir başka tesisi de ; rantçı , kapitalist olarak suçlayan bu davacı grup, kendileri aynı sudan bedava kullanıp, üstüne üstlük şehirdeki insanların da nasıl su içeceğine bir çözüm getirmeden tamamen hayali bir kurgu ile hergün “yaşam bildirgeleri” ile medya üzerinden toplum istismarına devam etmektedirler. O zaman Antalya’daki bir milyon nüfusun hepsi gidip Alakır’da doğal yaşasın . Şehirde şişe suyu içmesin de gidip Alakır’da kaynağından mı içsin ?



- Alakır havzasında asıl dere ( Alakır çayı ) üzerinde yapılması planlanan 6 HES projesi vardır. Bunların ikisi tamamlanmış, işletme halindedir. Kalan 4 proje henüz yapılmamıştır.

Bunların dışında , 1969 yılında yapılan Alakır baraj gövdesinin hemen altında üç sene önce bir santral yapılmış, işletme halindedir. Kumluca ovasının tarımsal sulama suyu ihtiyacı için rezervuar oluşturan Alakır barajı ile; Alakır çayının deniz ile organik bağlantısı 1970 yılında zaten kesilmiştir. Alakır barajından Kumlucaya giden sulama kanalları üzerinde bir başka HES projesi yapılmış ve işletme halindedir. Alakır çayının yan kollarında da HES projeleri planlanmış ancak yasal izinler verilmemiş olduğundan iptal edilmiştir.




- Firmamızın veya Valiliğin , yargıyı yanıltmak maksadı ile , birbiri ardına ÇED izinleri tahsis edildiği iddia edilmiş, basında yer almıştır. Ancak, ÇED izin başvurularımız incelendiğinde , projenin teknik açıdan inkişaf safhaları ve revizyon ihtiyaçları doğrultusunda dava açılmadan daha önce başvuru yapıldığı görülecektir. Kumluca ilçesi içme suyu borusu ile çakışma olduğundan dolayı isale hattı , Alakır çayının sol tarafından sağ tarafına alınmıştır. Sırf yargıyı yanıltmak amacıyla , böyle bir değişiklik planlanamaz.



- Kürce HES projesinin bulunduğu en yakın yerde Söğütcuması yaylası ve Kuzca köyü bulunmaktadır.(9km) . Projenin yapımı sırasında Kuzca köyü muhtarlığınca köylü halkın Kürce HES projesine karşı olmadığı yazılı olarak beyan edilmiş ve imza toplanmıştır


- Dava dilekçesinde (iddianame) , Alakır’da yapılacak HES’ler yüzünden yüzbinlerce insanın olumsuz etkileneceği iddia edilmiş. Alakır vadisinde yapımı planlanan HES’lerden bir kısmı yapımı tamamlandı ve epeyce süredir işletme halindedir. ( Alakır HES, Tocak HES, Kozdere HES, Kürce HES) işletme halindeki 4 santrale rağmen, herhangi bir köyde, ya da Kumluca’da, HES nedeniyle vatanını, toprağını bırakmış, göçmüş ya da sulama sıkıntısı yaşayan bir kişi var mıdır ???? HES’lerden olumsuz etkilenmiş bir aile var mıdır ?? Ya da doğal tahribat olmuş mudur ? HES nedeniyle kuruyan bir dere , susuz kalmış bitki , hayvan var mıdır ??



- Davacı kişi ve dernekler , Türkiye genelinde matbu dava dilekçeleri ile , projelerin birbirinden ayrım gözetmeksizin HES’lerin yapımını topyekün engellemek üzere koordinasyon sağlamış bir grubun parçasıdır. HES’lerin yapımını topyekün engellenmesi maksadı ile ÇED kararlarına , havzaların SİT alanı ilan edilmesi talebi ile veya ÇED raporlarının kendisine açılmak suretiyle , kısaca , herhangi hukuki veya teknik bir altyapıya dayanmayan , maksadı sadece “engellemek” olan davalar açılmaktadır.

Davalar sonucunda , santral üretim lisansları iptal edilmediği için projeler eninde sonunda hayata geçirilmektedir. ÇED istemi nedeniyle açılan bir davada , ÇED raporu tamamlandıktan sonra proje yine hayata geçirilecektir. Bu hukuki girişimler , doğanın daha fazla tahrip edilmesini engellemeye yönelik herhangi bir amacı yerine getirmeyecek tir.

Nitekim , davalı idare de bu süreçten zarar görmez. İdare , ilgili yasal önlemleri alarak gerekli düzenlemeleri yapar , gerekirse yönetmelikler değişir. Bu hukuki süreçlerde , iyi niyetleriyle doğayı korumaya çalışan gerçek “çevreciler” ve ayrıca yatırımı haksızca engellenen şirketler zarar görmektedir. HES konusunda açılan davalarda taraflar, hukuksal açıdan istismar edilmektedir.



- İnsan eliyle yapılan herşey ve hatta insanın kendisi de doğaya zarar veren unsurlardır. Gönül ister ki enerji üretiminin artırılması yerine her türlü tüketimin azaltılsın , tasarruf tedbirleri alınsın , insanlar daha bilinçli , daha az tüketen akıllı toplumlar oluştursun… Yapılan bu santraller , gelişen şehirler , açılan yollar vb. bunların hepsi gelişmenin ve nüfus artışının olağan sonuçlarıdır. Burada, kamu yararı adına , gerekli olan girişimler , bir “ HES” kavramına veya bir yatırıma “ karşı” olmak değil, tam tersi onun bir parçası olup , doğru mecrada oluşmasını, daha az zarar verecek şekilde yapılmasını sağlamaktır. Ancak yapılacak projelerin topyekün hepsine karşı olmak, daha ideolojik başka bir duruşu gösteriyor. Ülkemizde birçok sivil toplum kuruluşları da , dernekler de , maalesef bu ilkeleri algılayamadan , menfaat sağlayan birtakım siyaset ve meslek grupları ile ortak hareket ederek , ülkemizin yararına değil , belki de farkında olmadan zararına hareket etmekteler.



- Suyun ticaret aracı haline gelmesi ve küresel çapta su kaynaklarının azalması ile krizlerin oluşacağı için stratejik olarak suyun HES’ler aracılığı ile yabancıların eline geçeceği fikri ise yurt geneline yayılmış bir başka paranoya…. Her sektörde olduğu gibi enerji sektöründe de yabancı yatırımcılar vardır. Türkiye’deki ortakları aracılığı ile birçok HES lisansı almış durumdalar.

Ancak, HES su kullanım anlaşmalarına incelenecek olursa; suyun sadece belirlenen seviye ( kot) aralıklarında enerji maksatlı kullanımına işaret eder, nitekim farklı amaçlarla suyun kullanım izni farklı kurumlar inisiyatifinde olup , tam da bu paranoya oluşmaması için su kullanım anlaşma metinleri özenle düzenlenmiştir. Su kullanım hakkı ve işletme esaslarına ilişkin anlaşma , ilgili kurumlarca hazırlanmış ve su kaynaklarının doğru kullanımına yönelik büyük bir düzenleme fonksiyonunu yerine getirmektedir. İdeolojik amaçlı bazı çevrelerce bu durumun tersi savunulmaktadır.

Ülkemizde , özel sektörün hidroelektrik santrali yapıp , işletmesine olanak sağlayan 4628 sayılı kanun düzenlemesinden sonra, enerji üretimine yönelik tesis yatırımı yapan şirketlerin birçoğu, girdikleri bu süreçlerde zarar görmüşlerdir. İlgili birçok devlet kurumlarının yönetmelikleri çerçevesinde bir enerji üretim tesisi yapılmadan önceki yasal izin süreçleri yıllar süren yazışmalarla tamamlandıktan sonra inşaat süreci başlamaktadır.

Yatırım tutarı çok yüksek olan bu tesisler için uluslararası veya ulusal finans kuruluşlarından krediler sağlanarak inşaatlar yapılmaktadır. Ancak; gerek inşaat aşamasında, gerekse işletme sürecinde , tesisin işletmesiyle alakalı olmayan hukuki girişimler ile bu tür yatırımlar durdurulmak istenmektedir. Açılan davalar, devletin ilgili yönetmelik ve uygulamalarına yönelik olsa da, bu süreçten yalnızca şirketler zarar görmektedir. İlgili devlet kurumunun verdiği izinlerle yatırımına başlanan bir proje , daha sonra bahse konu iznin iptaline yönelik açılan herhangi bir dava sonucunda projenin inşaatı veya işletmesi durdurulmakta, mevcut yatırım için alınmış kredi borçları ödenememekte ve asıl işte bu şekilde şirketler , uluslararası finans kuruluşlarına devrolmaktadır.



- Gazetelerde yer alan fotoğraflarda kurumuş dere yatağı görüntüsü yer alıyor. Orası 1970 yıllarında yapılan Alakır barajından sonra kurumuş derenin olduğu kısımdır. Yapılan HES’lerle ilgisi yoktur.



- Kürce tesislerinin inşaat halindeki eski fotoğrafları kullanılarak sürekli olarak haber – bildirim yapılmaktadır. Santralin güncel fotoğrafları web sayfamızda mevcuttur.



- Sit alanında HES yapımı ve işletilmesinin meşruiyeti kanunen sağlandığı bilinmektedir. Verilecek bir Sit kararı , doğanın korunması açısından faydalı olabilir , ancak köyler ve Hasyurt belediyelerinde mülkiyet sorunları oluşturacağı aşikar. 75 km uzunluğundaki Alakır havzada, çayın denize döküldüğü yerde 1 km çapında bir Sit alanı vardır.

Burada yapılaşmaya engel olmak için verilmiş bu Sit kararının tüm havzaya genişletilmesi talebi ile HES’lerin engelleneceği düşüncesi büyük şaşkınlık…. İyi niyetli ve çevreci bir düşünceyi kullanan Hukuki bir istismar….



- Yasalar çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşlarınca alınan kararlar, çıkarılan yönetmelikler çerçevesinde , birçok sosyal ve teknik personelin ortak çalışması sonucunda HES’ler gibi birçok faaliyet konusunda yatırımlar , imkan olduğu ölçüde teşvik edilmektedir.

Ancak, ülke menfaatlerini hiçe sayan, konunun uzmanı olmayan birkaç dernek veya kişinin getireceği yorumlar ile hareket edilmesi doğru değildir. Bir HES projesinin kaderi, yarım saat inceleme yapılmadan, ölçüm yapılmadan birkaç kişinin görüşüne bağlı olmamalıdır. O halde, onca Bakanlıklar, kamu kurumları neden var ??



- Bir HES yatırımcısının tarafından bakıldığında ; devletin bir kurumunca teşvik edilen, yönetmeliklerince; gereken tüm izinleri yıllar süren bürokrasi neticesinde tamamlayıp , üzerinde tesis finansmanı için kredi alıp yatırımı, inşaatı yapılıp işletmeye başlayan bir tesise , yine devletin başka bir kurumu tarafından “dur “ denilmesi , hiçbir ülkede görülemeyecek, yatırımcıyı finansal olarak iflasına neden olacak , haksız , yersiz ve ülkemizde binlerce kişiye istihdam sağlayarak iş sahaları yaratan müteşebbis kişilerin önünü kapatan, son derece haksız bir oluşumdur. İş dünyası açısında devletin işleyişi ve güven, esastır. Ehil olmayan kişi veya derneklere, medyanın da ışık tutması ile bu güven ortamı sürekli zedelenmektedir. Etik ve ahlaki değerlerin yitirildiği bir ortamda, adaleti ve güveni sağlayıcı tek unsur, mahkemelerdir.