Genç Akademisyenlerden Başbakan'a Yanıt

İmza kampanyasının sahibi ile iletişime geç

Genç Akademisyenlerden Başbakan'a Yanıt isimli dilekçe hakkındaki bu tartışma konusu otomatik olarak oluşturuldu.


Ziyaretçi

#326

2012-02-14 12:37

Ülkemizde yar yarıya oy almış iktidarın kendi kafalarına göre demokrasiye ve Atatürk İlkelerine karşıt bir toplum yetiştirmye çalışması asla doğru değildir.Siz nasıl olur da ailelerin çocuklarını nasıl eğiticeğine ve nasıl olması gerektiğne karışabiliyorsunuz? Bu Hitlerin Alman ırkı yönlendirmesine benziyor. Ancak bu sistemin tutmadığını hitler ve rejimi için hüsranla bittiğini de unutmayın

Ziyaretçi

#327 Misafir

2012-02-14 13:39

Oluk, oluk, insan kanı akan bir arap dünyası var. TÜRKİYE bunlaramı benzetilmek, isteniyor...dindarlık ! ne güzel şeymiş böyle...insansız bir dünya özlemimi var?



hangi -tanrıçânın- isteği yada özlemidir. ¿ vahşeti gördükce iman edesim geliyor . müslümanlık ne kadarda adilmiş.. böyle kanları gördükce islama giresim geliyor...savaşa baktıkca takvadân uçasım geliyor...ya sizin¿¿¿ :)
Murat

#328 Ne uzattınız arkadaş

2012-02-14 15:13

Vay arkadaş! Amma laf salatası yapılmış. Altı üstü bir imza atılacak ya da atılmayacak. Nedir bu derin analizler, aforizmalar, felsefi yaklaşımlar. Ortada başı ve sonu belli olan bir metin var. Uyarsa imzala, uymazsa sekmeyi kapat. Olsun bitsin.

Ziyaretçi

#329 Re: Re: Re: Re: Re:

2012-02-14 16:12

#306: Horizontal - Re: Re: Re: Re:

hadi 304e cevap ver seni beyni örümcekli. biz bar pavyon müdavimi değiliz, sizin gibi hoca kılığıyla karı kız da avlamayız.

Horizontal

#330 Re: Re: Re: Re: Re: Re:

2012-02-15 00:22

#329: - Re: Re: Re: Re: Re:

Yazdığın iki satır saçmalığa karşı mantıklı birşeyler yazarak 5 para etmez kişiliğini ''değerli hale'' getirmeyeceğim..  Sözlerini aynen iade ediyorum.Ettiğin küfürler bile tespitlerimin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.

Cehennemin dibine şimdi marş marş...!!!!

Horizontal

#331 Re: Re: Re: Re: Re: Re: Re: Re:

2012-02-15 00:45

#325: - Re: Re: Re: Re: Re: Re: Re:

Ne kadar demokratik olursa olsun hiçbir devlet yada yönetim kabullenemiyeceği paradigmalar içeren kalkışmalar olunca ''gel buyur,teslim oldum''demez bu bir...

İkincisi Franszı İhtilalini klasik ezberler üzerinden bize anlatacağınıza,kan banyolarına güzelleme yapan yapıtlardan değil bağımsız kaynaklar üzerinden araştırma yaparsanız asıl kan'ın devrimden sonra suçlu-suçsuz onbinlerce insanın gırtlaklandığı dönemde aktığını görürsünüz..İşin en iğrenç yanı öldürülenlerin,giyotine gönderilenlerin yarısından fazlasının Devrim güçlerinden olmasıdır...

Devrimlerin özelliğidir zaten kendi evlatlarını yemesi.Bu kafa üzerinden Stalinde 2.dünya savaşında saf,temiz duygularla Sosyalizmi Alman faşizmine karşı cansiperane savunanları gözünü kırpmadan öldürtmüştür.Belki aydınlanmacı içerik taşımaz ama İran devriminden sonrada  Humeyni,devrimin mihenk taşı olan Komunist/Sol hareketlerin canına okumuştur..Esinlendiği yer ise Devrim denen olgunun -Fransız ihitilalcileri sağolsun- yazılı olmayan kuralıdır...(Aynı cümleyi tekrar etmeyeyim..anladınız siz onu)

Ne yazık ki Devrim sonrası kendi evladını yemekte bile beis görmeyen bir düşüncenin savunucuları -bu ruh haliyle normal olarak- kendisi gibi olmayan herkesin başına gelen,gelebilecek hertürlü zulmede zımnen evet demektedirler.Hatta erk'i ele geçirdikleri yerde bizzat zulmün uygulayıcılarıdırlar.Çarşambalarına bakıp Perşembelerinin ne olabileceğini anladığımız kimselerinde feryatları zerre samimiyet taşımamaktadır.

Ama şanslılar;Çoğunluk dedikleri,bizi yok edecekler dedikleri topluluğun değer yargılarının temelinde; ''Kendilerine karşı düşmanlık beslediğiniz topluluğa karşı olan kininiz sizleri adaletli olmaktan alı koymasın'' vardır. Hiç bir zaman kendilerinin yaptığı gibi bir zulüm ve yasakçılıkla karşılaşmayacaklar bence korkuları yersiz ve saçmadır..


Ziyaretçi

#332

2012-02-15 07:20

Başbakanın pek umrunda olmayacağını düşünüyorum da neyse

Ziyaretçi

#333

2012-02-15 15:33

Ahlakımın kaynağı bilimdir, fendir Sayın Başbakanmım.
konuk

#334

2012-02-15 15:38

Bence özgürlük isteyenlerin tam adresi burası

Ziyaretçi

#335

2012-02-15 17:15

as

Ziyaretçi

#336

2012-02-16 07:22

Katılıyorum. Başbakan son seçimlerdeki konuşmasını da hatırlıyorum. Hani başbakanlığı kesinleştikten sonraki konuşmasını.... İster ateist olsun ister alevi diyordu. Peki şimdi ne oldu ?

Ziyaretçi

#337

2012-02-17 18:09

bu çok önemli inisiyativi destekleyelim!

Ziyaretçi

#338 dilekçe neden kapatıldı?

2012-02-18 01:57


Ziyaretçi

#339 Re: dilekçe neden kapatıldı?

2012-02-18 01:58

akıbeti ne oldu???


Ziyaretçi

#340

2012-02-19 17:09

Dilekcenin akibeti:

Artik imzalari yerine ulastirmanin vaktinin geldigini dusunerek kampanyayi sonlandirdik. Pazartesi günü bir basın açıklaması ile imzalar Başbakanlık'a postalanacak.

Kampanyamızı hep beraber sonlandırmak için sizleri de basın açıklamamıza davet ediyoruz.

Basın açıklaması:
Tarih: 20 Subat Pazartesi
Saat: 13:00
Yer: Eğitim-Sen 6. Şube - Sıraselviler Cad., No: 18/1, Sim Apt., Daire: 2, Taksim - İstanbul
Düşünceli

#341 Re:

2012-02-20 14:34

#7: Muhalif -

Siyasetçi,gazeteci(içeriye alınmayanların çoğu) diye özel olarak belirtilen zümreler yaptıkları işin onursuzluğu ve hatta yüz kızartıcı hali ile bilinen, Para için emir altında çalışan toplumumuz tabiri ile "Omurgasız" denebilecek bir zümredir. Tabiki bu tanım genel değil "Günümüz" durumu için söylenebilir. Normalde olması gereken bu değildir.

Bu düşüncenin 180 derece zıttı yoktur. Bir insanın en doğal hakkı özgürlüktür. Hiçbir aklı başında asker yada yargı mensubunun " Evet devlet benim çocuğumu kendi nasıl biliyor ise öyle yetiştirsin " gibi bir söylemde bulunması mümkün değildir.

Ateist

#342

2012-02-20 14:49

Tek tip insan yetistirme düsüncesine siddetle karsi cikiyorum ,neden Dindar genclige ,insana ihtiyac duyarlar anlayamiyorum,ben Ateist olarak da cok mutlu ve huzurluyum....

Ziyaretçi

#344

2012-02-20 14:51

Kampanyaya destek vermek için imza atmıştım, sizi destekliyorum fakat akademisyen değil öğretmenim :( Bu yüzden de imzamı kaldırmak zorundayım...

Ziyaretçi

#345 Re:

2012-02-20 15:24

#344: -

neyse ki geç kalmışım :)) belki imzama sahip çıkmak için akademik kariyer yaparım :)))


Ziyaretçi

#346 Re:

2012-02-20 16:54

#344: -

merak etmeyin, toplana imzalari akademisyenler, destekciler gibi cesitli kategorilere ayirip listeledik.

Sufi

#347 Re:

2012-02-20 19:30

#1: -

Din;1 format, dogma, kosulsuz sevgi onunde 1 filtredir. 'Dindas'larin otesi dislanir, tarih boyunca belalarin ve akan kanlarin buyukleri din savaslarindan kaynaklanmistir. Dindarlik, ahlaksizligin usta maskesi, dinsizlik sevgi okyanuslarina yelken olabilir. Dinsiz, Sufi ve 'bilge', teist olabilirsiniz. Anlamadiginiz dilde ezber ve bir yapiya gidip rituel uygulamak size hic1 seyin kapisini acmaz. Gokten ancak meteor iner. Ateist, teist veya dindar olmak kisinin ozgur secimidir ve birinin digeri uzerinde ayricalik, ustunluk, baski kurmasi kabul  edilemez.

Ne mutlu 1 'hic' olabilenlere!

 


Ziyaretçi

#348

2012-02-21 05:07

Ne oldu, Kemalizm bu kadar mı gözden düştü bu ülkede? Laikliği savunma iddaasında bir imza kampanyası düzenleyeler, bu sayfalarda "biz Kemalist Ulusalcı değiliz" vb açıklamalar yapmak zorunda hissediyorlar kendilerini. Çok mu zor dürüstçe Aydınlanmacıyız, Kemalistiz diyebilmek, ulusal kurtuluş savaşımızın önderi Atatürk'e sahip çıkabilmek?

Ziyaretçi

#349 Bu metinle Başbakana yanıt olmamış

2012-02-21 17:28

Bu bildiri ne "dindar olmama özgürlüğünü savunan", ne de "zorunlu din derslerinin kaldırılması" savunan bir bildiri olmuş. "Genç Akademisyen" arkadaşlar nasıl bir "kollektif metin hazırlama" süreci geçirdiler ki sonuçta manipulatif bir propaganda metni üzerinde anlaşmışlar.

"Bizler; Müslüman, Hristiyan, Yahudi ya da Zerdüşti, Alevi veya Şafii, dindar ya da dinsiz, Ateist veya Agnostik" diye başlıyor bildiri.

Nedense Hanefiler zikredilmemiş. Şafilikle Hanefilik arasında nasıl bir fark olduğunu düşünüyorlarsa artık. İkisi de Ehl-i Sünnet vel Cemaat dairesindedir. Aralarındaki fark itikadi değil fıkhi konulardadır.

Hanefilerin devletin inançlarına burnunu sokmasından çok mu mutlu olduğunu sanıyorsunuz? İmam-hatip liselerinin kurucusu CHP'ye sorunuz, bunlar neden kurulmuştur?

"Toplumu inanç üzerinden bölmeye" karşı olduğunu iddia eden bu bildiri, bizzat Hanefileri dışlayarak bu ayrımcılığı kendisi yapmıştır.

Esasen, zorunlu din derslerinin kaldırılması Hükümet Programında varolan bir konudur. Ancak, bu konunun din eğitimini kimin vereceği konusundan bağımsız olarak çözülmesi mümkün müdür? Din eğitiminin sivil toplumun insiyatifine bırakılmasına, bunun önündeki "anayasal" engellerin kalkmasına nasıl bakıyorsunuz? Yoksa burada "kırmızı çizgilerinize" mi toslayacağız yine?

Türkiye'de bazı kesimler sık sık "Neden bizde Batıdaki gibi çok sayıda aydın din adamı yok?" diye yakınmayı severler. Peki, bunun nedenlerinin bizzat Cumhuriyet'in din politikaları olabileceğini sorgulamanın zamanı gelmedi mi? Dini, devletin denetimine sokarak siyasi istismar aleti olarak araçlaştıran, toplumsal dinamikler ve kültürel gelişmelerden soyutlayarak marjinalleştiren, "taşralaştıran" bizzat devletin din politikaları değil midir?

Bildiride verilen örneklerin hiçbirisi faturası dindar insanlara kesilebilecek olaylar değildir. Birazcık yakın tarih bilgisi, birazcık duyarlılık, bildirinin manipulatif karakterini görmezden gelmemize engel olabilir.

2007’de Malatya’da boğazları kesilerek öldürülen ‘misyonerlerden’ biri olan Necati Aydın, o yıl İzmir Kemalpaşa’da gözaltına alınıp tutuklanmış ve sorgusunu kendilerini JİTEM görevlileri olarak tanıtan jandarmalar yapmıştı.

2001, ‘misyonerliğin’ ilk kez MGK gündemine alındığı yıl. Bence bu, bir odağın kendisine ‘taban’ yaratmak için altyapı çalışmalarına başlamalarının işaretiydi. 2002’den itibaren ‘misyonerlik’, MGK’nın değişmez gündem maddelerinden biriydi. Aşağıda isimlerini sayacağım, tamamı Ergenekon sanığı veya bu soruşturma çerçevesinde ismi geçen kişilerin ‘misyonerlikle’ ilgili yoğun çalışmaya giriştiklerini görüyoruz.

İlk hareket, jandarmadan para ve istihbarat desteği alan Ergun Poyraz’dan geliyor. ‘Misyonerler Arasında Altı Ay’ diye bir kitap yazıyor Poyraz. Büyük nefret dalgasının ilk salvosu bu kitap. Aynı zamanlarda jandarma istihbaratı, bir jandarma çavuşu olan İlker Çınar’ı ‘misyonerlerin’ arasına sokuyor. Bu kişi ‘papaz’ oluyor. Daha sonra ikinci bir emirle tekrar ‘Müslümanlığa dönüyor’ ve Zekeriya Beyaz’la beraber kanal kanal gezerek ekranlardan nefret kusuyorlar misyonerlere. O günleri hatırlayın, müthiş bir misyoner avı başlamıştı. 2004-2005 yıllarında birdenbire ‘Kuvvacı dernekler’ pıtrak gibi bitiyorlar. Tamamının kurucuları Ergenekon sanıkları ve en önemli faliyetleri de ‘misyonerlerle’ savaşmak. Onların bu savaşına destek, Ergenekon’un ‘sağ’ ve ‘sol’ kanatlarından geliyor. Doğu Perinçek’in ‘Aydınlık’ı’ her sayısında ‘misyonerliği’ değişmez bir konu olarak işliyor. Başında Sinan Aygün’ün olduğu Ankara Ticaret Odası arka arkaya misyonerlikle ilgili raporlar yayımlıyor. Kemal Kerinçsiz mesaisinin önemli kısmını, misyonerleri izleyip onlara dava açtırmaya harcıyor. Bütün bu taifenin toplantılarını yaptıkları "Türk Ortodoks Patrikhanesi"nin basın sözcüsü Sevgi Erenol MGK’ye ‘misyonerlik’ brifingleri veriyor.

İsmini saydığım bütün bu kişilerin Hrant Dink’e karşı açılan 301 davası ve mahkeme süreciyle yakından ilgili olduklarını da biliyorsunuz. Hrant’ın, "Türk Ortodoks Patrikhanesi"nin değişmez müdavimlerinden biri olan Veli Küçük’ün, yargılandığı davayı ‘ziyaret etmesinin’ ardından yaşadığı tedirginliği de...

Ergenekon’un ‘lobi belgesiyle’ bu ‘Kuvvacı’ dernekleri beraber düşünün. Santoro, Dink ve Malatya cinayetlerindeki katil ‘profillerine’, Ergenekon’daki ‘lümpen gençlerin örgütlenmesi’ konsepti çerçevesinde bakın. "Türk Ortodoks Patrikhanesi"nin 1922’de kurulduğunu ve o günden bu yana bütün faaliyetinin Hristiyanlarla savaşmak olduğunu hatırlayın.
Santoro ile başlayan ‘Hristiyan cinayetleri’, hükümetin Batı’dan aldığı desteği kesip darbeye giden yolun önemli bir merhalesini hazırlamayı amaçlıyordu. Bu üç cinayeti biliyoruz ama Malatya katliamından sonra polis diğer birçok Hristiyan cinayetini engelledi.

Evet, bu işleri birileri yaptı ama neredeyse herkesi, kendi suçlarına ortak ederek... Tıpkı onyıllarır işledikleri tüm cinayet ve katliamlarda yaptıkları gibi... Bu cinayetleri, "dindarlık"la ilişkilendiren bir metnin nasıl da her kelimesine katılıyorsunuz?

Sahi Danıştay cinayetini listeye koymamışsınız? Ya deşifre olmasaydı bu saldırı, şu an kimin ensesinde boza pişiriliyordu acaba ve nasıl bir ülkede yaşıyorduk. Tansel Çölaşan’ın eline tutuşturulan kağıt, Cenazede kovalanan bakanlar, ordu göreve çığlıkları, Oyak Güvenlik tarafından silinen kamera kayıtları…

Bir de Çetin Emeç’in eşi Bilge Emeç’e kulak verelim: "Gerisinde kim var bu işlerin hâlâ çözülmedi. Çözülse de ne olacak ki artık onu da bilmiyorum gerçi. Sürekli dinle ilgili tehdit aldığımız için hep 'İran' dedik, 'Dinciler' dedik. Çünkü ben Atatürkçü, orduyu seven, vatanperver bir kadınım. O yüzden daha devletime hiç kızmadım ben. Başka gerçeklerle yüzleşmek istemedim. O yüzden hep İran demek işime geldi sanırım. İran'ın yaptığına inanmak istedim."

Yaa teokratik eğitim insanı böyle yapar. Kesin inançlılar yaratır. Artık gerçek çok uzakta bir yerdedir. Bildirinin dili ve yaptığı seçimler tam da bu konumu yansıtmaktadır. Bu konumdaki bir metnin ise kendilerine genç "akademisyenler" diyen bir grubun elinden çıkmış olması üzücü.

Aslında bu metni imzalayan ve aramızda bu metni desteklediklerini belirten arkadaşların bunu bu konulardaki bilgisizliklerinden yaptıklarını düşünmüyorum. Ama "endişeli" ruh halinin denize düşen yılana sarılır misali seçimlere yönelttiğinden korkuyorum. Yılana sarılmaya gerek yok. Endişenin bu seviyesine gerek yok. Herşeye (ve bu bildiri metnine) eleştirel mesafemizi korumamızı engelleyen bir durum yok. Yoksa, bir otoriterlikten bir başka otoriterliğe savrulur dururuz.




Ziyaretçi

#350 Re: Anayasanın 24. Maddesi ve Dindar Gençlik hakkında

2013-03-04 18:59